Page 23 - kalite bülteni yeni2023
P. 23
KALİTE
Sayı: 3 / Mayıs / 2023
ÖYKÜ
Ülkenin batısındaki küçük bir mahallenin bir sokağının neredeyse tamamı ressamlardan oluşmaktaymış. Bu
mahallede, üç katlı bodur bir tuğla yığınının tepesinde iki kız arkadaşın stüdyoları bulunmaktaymış. Alt
katlarında ise yaşlı bir ressam otururmuş.
Günlerden bir gün genç kızlardan birisi zatürreye yakalanmış. Genç kız günden güne eriyormuş. Bir gün, arkadaşı
resim yaparken o da yatağında pencereden dışarı bakıyor ve sayıyormuş... Geriye doğru sayıyormuş genç kız ve
''oniki'' demiş, biraz sonra da ''on bir''; arkasından ''on'', sonra ''dokuz''; daha sonra, hemen birbiri ardına
''sekiz'' ve ''yedi''.
Arkadaşı merakla dışarı bakmış. Sayılacak ne varmış acaba? Görünürde sadece kasvetli, bomboş bir avlu ile altı
yedi metre ötedeki tuğla evin çıplak duvar görünüyormuş. Budaklı köklerinden çürümüş, yaşlı mı yaşlı bir asma,
tuğla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmışmış.
Dönüp arkadaşına ''Neyin var?'' diye sormuş.
Hasta kız fısıltı halinde ''altı'' demiş. ''Artık hızla düşüyorlar. Üç gün önce nerdeyse yüz tane vardı.
Saymaktan başım ağrıyordu. Ama şimdi kolaylaştı. İşte biri daha gitti. Topu topu “beş tane” kaldı şimdi.''
''Beş tane ne?'' diye sormuş arkadaşı.
''Yapraklar, asmanın yaprakları. Sonuncusu da düşünce, bende mutlaka gideceğim. Hissediyorum bunu.''
Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba getirmiş. Fakat o; ''İşte bir tane daha gidiyor. Hayır,
çorba falan istemiyorum. Bununla geriye dört tane kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü görmek
istiyorum.. Ondan sonra bende gideceğim.'' diyerek cevap vermiş.
Genç kız uykuya daldığında arkadaşı da alt kattaki yaşlı ressamı ziyarete gitmiş. Bu sırada yaprak olayını da
anlatmış yaşlı ressama. Yukarı çıktığında arkadaşı hala uyuyormuş.
Ertesi sabah hasta kız, arkadaşına hemen perdeyi açmasını söylemiş. Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen
upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetli esen rüzgardan sonra, bir asma yaprağı hala yerinde
duruyormuş.
Sapına yakın tarafları hala koyu yeşil kalmakla birlikte, testere ağzı gibi tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin
sarı rengi gelmiş olan yaprak, yerden altı yedi metre yükseklikteki bir dala yiğitçe asılmış duruyormuş.
'Bu sonuncusu'' demiş hasta kız. ''Geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm. Rüzgarı duydum. Bu gün
düşecektir, o düştüğü an ben de öleceğim.''
Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde; onlar alacakaranlıkta bile asma yaprağının duvarın önünde sapına
tutunmakta olduğunu görebiliyormuş. Derken şiddetli yağmur tekrar başlamış. Hava yeteri kadar aydınlanır
aydınlanmaz genç kız hemen perdenin açılmasını istemiş. Asma yaprağı hala yerindeymiş. Genç kız, yattığı
yerden uzun uzun yaprağı seyretmiş.
Sonra arkadaşına seslenmiş; ''Münasebetsizlik ettim. Benim ne kötü bir insan olduğumu göstermek istercesine,
bir kuvvet o son yaprağı orada tuttu. Ölümü istemek günahtır. Şimdi bana biraz çorba verebilirsin'' demiş.
Akşam üstü gelen doktor ayrılırken; “Şimdi bir alt kattaki hastaya bakmam gerekiyor. Yaşlı bir ressammış
sanırım. O da zatürree; yaşlı adam çok ağır bir durumda, kurtulma umudu yok ama daha rahat eder diye bugün
hastaneye kaldırılıyor'' demiş.
Ertesi gün doktor genç kıza ''Tehlikeyi atlattınız, siz kazandınız'' demiş.
O gün öğleden sonra arkadaşı, iyice iyileşmiş olan arkadaşına alt kattaki yaşlı adamı anlatmış. “Yaşlı adam iki gün
hastanede yattıktan sonra ölmüş. Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu, odasında sancıdan kıvranırken bulmuş.
Papuçları, elbisesi baştan aşağı sırılsıklam, her yanı buz gibi bir haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye
gittiğine akıl sır erdirememiş kimse. Sonra, hala yanık duran bir gemici feneri, yerinden sürüklene sürüklene
çıkarılmış bir portatif merdiven, bir de üstünde birbirine karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola
saçılmış bir kaç fırça bulmuşlar. O zaman o son yaprağın sırrı da çözülmüş. Rüzgar estiği zaman bile yerinden
oynamayan yaprak, yaşlı ressamın şaheseriymiş. Yaşlı ressam, son yaprağın düştüğü gece oraya bir yaprak resmi
yapıp yapıştırmış”
21